Bugün öyle bir sahne yaşadım ki, tarif etmem kolay değil… İçimde büyük bir hüzün, gözlerimde yaş, yüreğimdeyse sonsuz bir hayranlık var

Kanadın Altında Bir Mucize

Bir tavuk, iki civciv ve Allah’ın görünmeyen örgüsü üzerine bir hikâye

Bugün öyle bir sahne yaşadım ki, tarif etmem kolay değil… İçimde büyük bir hüzün, gözlerimde yaş, yüreğimdeyse sonsuz bir hayranlık var. Doğaya mı desem, anneliğe mi, yoksa Allah’ın ince ince ördüğü kadere mi… bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var:
Bu yaşanan, tam anlamıyla bir mucizeydi.

Sabah saatleriydi. Bahçeden tavukların seslerini duydum. Gürültülüydü ama tanıdık bir ses.
“Yumurta yapıyorlar herhalde,” diye düşündüm. Çünkü bazen tavuklar yumurtladıklarında öyle bağırırlar ki, tüm bahçeye duyururlar. Bu sesi o sanıp önemsemedim. Meğer o an, içim kan ağlasa da yazmam gereken acı gerçek şuymuş:

Benim beyaz tavuğum, o anda yavrusunu korumaya çalışırken bir yırtıcının saldırısına uğramıştı. Ne olduğu hâlâ belli değil — belki bir sansar, belki bir kedi, belki de bir atmaca… Ama sonucunda iki yavrusundan biri o saldırıda can vermiş. Geriye sadece bir civciv kalmıştı. Ve ben bunu ancak saatler sonra fark edecektim.

İşte tam da o gün, öğleye doğru bir arkadaşım aradı.
Sesindeki üzüntü daha ilk kelimeden anlaşılıyordu.
“Benim gurk tavuğum vardı,” dedi. “Bu sabah bir civcivi çıktı ama anne tavuk aniden ölmüş. Diğer yumurtalar henüz çatlamamış. Bu yavru tek kaldı. Yetim. Senin civcivlerin var, yanlarına versek olur mu?”

İçimde bir şüphe belirdi. Çünkü benim civcivlerim 4 Temmuz’da çıkmıştı ve artık epey büyümüşlerdi. Arada büyüklük farkı vardı. Anne tavuk bu minik yavruyu kabul eder miydi? Büyük olan ona zarar verir miydi?

Ama bir ses içimde “Denemelisin” dedi.
Arkadaşım o yavruyu getirdi. Kutunun içine yerleştirdim, yanına sıcak su koydum. Minicik bedeni titriyordu. Onu usulca izledim. Henüz ne olacağını bilmeden…

O sırada kümese gittim. Ve o an anladım:
Benim tavuğumun iki yavrusundan biri yoktu artık.
Sadece biri kalmıştı. Diğeri gitmişti.
Sabah duyduğum o ses, yumurta sesi değilmiş.
Bir annenin feryadıymış.
Ve ben, tam yavrusunu kaybettiği saatlerde, ona başka bir yavruyu getirip “Bunu kabul eder mi?” diye endişeleniyordum.

Oysa Allah çoktan ilmek ilmek işlemişti bu örgüyü.

Bir anne bir yavrusunu kaybetmişti.
Bir yavru annesini kaybetmişti.
Ve o yavru, tam o anda, o annenin yanına doğru yola çıkmıştı.

Minik civcivi aldım. Tavuğun yanına koyarken içim titriyordu.
Eğildim ve onunla konuştum.
“Bak kızım,” dedim. “Senin yavrun gitti. Ama bu yavru da yetim kaldı. O da senin sıcaklığına muhtaç. Hadi gel, birbirinize yoldaş olun.”

Ve olan oldu.

Tavuk, tanımadığı bu yavruyu hiç tereddüt etmeden kanadının altına aldı.
Üzerine kapandı, korudu.
Onu gagasıyla dürterek yem göstermeye çalıştı.
Kendi yavrusuymuş gibi benimsedi.
Sanki kalbiyle tanımıştı onu…

Ve daha da şaşırtıcı olanı:
Kalan büyük civciv, bu yeni gelen küçüğü asla itmedi.
Onunla kardeş oldu.
Yan yana yürüdüler, yan yana yem yediler.
Ne kavga, ne rekabet.
Sadece kabul… sadece sevgi.

İşte İçimde Kalan Cümle Bu Oldu…

O yavru bana geldiğinde, ben henüz kendi civcivimin öldüğünü bilmiyordum.
Endişeliydim.
“Acaba anne kabul eder mi?” diye korkuyordum.

Ama şimdi biliyorum:
Allah örgüsünü çoktan örmüştü.
Benim tavuğum bir yavrusunu kaybetmişti, ama ona başka bir yavru yollanmıştı.
Ve ben, sabah duyduğum çığlığı bir bağırış sanmışken…
Meğer bir annenin yüreği yanıyormuş.

Bu bana çok acı bir gerçeği öğretti:

“Bazen birini kaybettiğimiz an, yerine gelecek olan çoktan yola çıkmıştır.”

Her şey, acı da dâhil, bir planın parçasıymış.
Hayat bazen koparıyor. Ama bazen de tam oradan bir bağ kuruyor.

Ve şimdi şunu biliyorum:

Kanadın altı sadece sıcaklık değilmiş.
Bazen dua olurmuş.
Bazen merhamet.
Bazen de Allah’ın şefkatli eli.

Bu yazıyı nadideyoruk.com bloğumda bırakıyorum. Bir gün yolu buraya düşen biri olur da, bir şey kaybettiği için çok üzülürse… Bilsin ki, bazen o boşluk dolmak için açılır.
Ve bazen bir anne, kendi doğurmadığı bir yavruya da kalpten annelik edebilir.

Nadide YÖRÜK-24 Temmuz 2025